Tarihçesi

TOKAT TURHAL ÇAYLI KASABASI HAKKINDA Kİ GENEL BİLGİLERİ VE TARİHÇESİ

Tarihçesi:
Kasabamızda yaşayan insanların anlattıklarına göre kasabamız aydın yöresinden gelerek tokat yöresine yerleştiği söylenir.Kasabamız insanları aydında yörük olarak yaşamış olup daha sonra yerleşik hayata geşmiştir.Tarihi geçmişi 650–700 yıllıktır. Tarih kitaplarında bu bölgede şarkpare-çarkpare isimli kazadan bahseder. Kuruluşu 4.murat’ın Bağdat seferine 1622 ye dayandıranlar da vardır. 4.Murat'ın bağdat seferinden dönüşünde obalar, yerleşik hayata geçmiştir. Çivril, Çıkrık, Çimen, Çaylı ve Emirseyit yerleşim yerleri aynı obadan ayrılmıştır. 

Kasabanın yakınlarında bulunan Katmer Kaya ve Dev İni adıyla geçen Deliklitaş’ın, Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından 1997 yılında yapılan Tokat ve Çevresi Yüzey araştırması(1)’na göre; İlk Tunç, Orta Tunç ve Demir Çağı ile Romalılar’a ait yaşam izleri bulunmaktadır. Türklerin  Anadolu’ya yerleşmelerinden sonra (1071 yılı); Aydın’ın Nazilli ilçesinden 6 veya 7 hane YÖRÜK ailesi buraya yerleşmeye karar verirler, 1300 yıllarında yaşamış olan, Anadolu Evliyalarından HUBYAR SULTAN’ın (I.MURAT ZAMANI) gelip burda bir keramet göstermesiyle; burası AŞU ÇAYI adını almıştır.Bin üçyüzlü yıllarda Hubyar Sultan İstanbul’a padişahın huzurundan dönerken durakoğullaryla  birlikte Çaylı’ya uğramış, durakoğullarınıda çaylıya bırakarak bugün dahi ziyaret yeri olan Hubyar Kuyusunu kerametiyle ortaya çıkardıkdan sonra, “buraya bir aşu çatalım tutarsa” dedikten sonra çaylıdan ayrılmış, bundan sonra da köyün adı AŞU ÇAYI kalmıştır. Bu tarihten en az yüz veya yüzelli yıl geriden alınırsa Çaylı’da yerleşim tarihi 1150 yıllarına kadar varmaktadır. Bu güzel kasabanın tarihi böylece 850 yıllık bir geçmişe sahip bulunmaktadır. Aşağıda kayıtlarını belirttiğimiz resmi Osmanlı Devleti’ne ait belgelere göre ise, 550 yıllık bir geçmişi bulunmaktadır.(2) Bu belgelerden birisi olan Tapu Defterinde (387 nolu Tapu Defter, s, 477) 1530 tarihi ile kayıtlı olup, burada şu bilgiler verilmektedir: “Cemaat’ı; Aşuçay Kışlası, an Yörükhan’ı Turhal”. Yine bu kayıtta; o zaman bu kışlada, 33 hane, 31 mücerret (13 yaş üzeri erkekler) ve hasıl olarak da 4409 akçe ile vergiye bağlandığı yazılmaktadır. Aliye kayıtları 1450’li yıllara dayalıdır. Vergiye bağlandığı zamana kadar Çaylı’da yaşayan bir kısım halk, vergi yükünden kurtulmak için, bu tarihten sonra oradan ayrılarak, bugün halen mevcut bulunan Emirseyit, Derekışla ,Çökelek kışla, Kadıvahdı, Dedeli ve Birep yerleşim birimlerini kurmuşlardır. Hala adı geçen bu kasaba ve köylerde, sülale ve soy isim benzerlikleri bu durumu belgeler niteliktedir.Çaylı; Harap olan ve  boşalan bir  kazanın köyü olarak Hicri 1234-Miladi 1819 tarihlerinde ŞARKPARE-ÇARKPARE   kazasının bir köyüdür.(7) Şarkpare Kazası Hicri 1263  Miladi 1848 kayıtlarında Çaylı,Çime,Çıkrık,Çökelek kışlası olarak gösterilmekde;1234-1819 kayıtlarında! da Çarkpare adıyla  geçmektedir.(7) Bu da köylerin  Şarkpare kazasına  bağlı olduğunu göstermektedir. Tuna boylarındaki kalelerin onarımı için 1817 yılında kapatılmak üzere dağıtılan vergiden Şarkpare kazası hissesine düşen 1020 kuruş  toplanamamıştı. Tokat Naibi verdiği bir ilamda,Şarkpare kazasının yıllardan beri harap olduğunu ve ahalisinin boşalmış bulunduğunu anlatmış ve  1817 yılına  ait bu bakayanın afvini yalvarmıştır.(7) (15-Cemaziyülahir-1234) Padişahda “Harap olduğu vaki ise salınan  verginin 1020 kuruşun, diğer kazalara taksim edilmesi ve derhal İstanbul’a gönderilmesini istemiştir. Çaylı Kasabasının Derneği (ÇAYLİDER)1992 yılında İstanbul’da yasal anlamda kurulmuştur.Çaylı Köyü 1993 Yılında Tokat il meclisinin 07.06.1993 tarihinde 6 günlük yazısı ile belediyelik olmuştur.Köyümüz 1993 yılından sonra KASABA olmuştur.Çaylı Kasabasının üç mahallesi bulunmaktadır. Bunlar; Büyükçaylı Mahallesi, Küpçeşme, ve Kazova Mahallesi olarak isimlendirilmiştir.

Örf adet ve gelenekler:  
Nisanlılık Öncesi Dönem Ve Nişanlılık
; Evlenecek gençler çeşitli yollarla anlaşırlar. Oğlan ailesi bu evliliği onaylarsa bir kaç yakınını kız evine dünür gönderir. Kız evinin tutumunu öğrenir. Eğer kız tarafının tutumu olumlu ise bir kaç gün sonra oğlan tarafı tekrar dünürlüğe gider. İlk gece söz kesilir. İkinci gece kızın başlığı kesilir. Son gece oğlan evinde toplanılır yemekler yenilir, aralarından bazıları yiyecekler alarak kız evine giderler. Orada yenilir içilir, eğlenceler yapılır. 15 gün içerisinde oğlan evinin kadınları (yakınları) topluca kız evine giderler buna el öpme töreni denir. Kız evine gelenlerin elini kız öper bahşiş toplar. Gelin kız kendi evinden alınarak oğlan evine götürülür. Kız evinden kimse gelmez. Akşama kadar kız oğlan evinde kalır, akşamüstü damat adayı kızı alır babasının evine götürür. Bundan sonra kız oğlan evine gider, gelir onların işlerine yardımcı olur. Bu olay kızın evleneceği erkeği hem de onun ailesini tanıması açısında olumlu bir yaklaşımdır ailenin ekonomik gücüne göre 15 ile 20 gün sonra nişan töreni yapılır.

Nişan Töreni;    Nişandan bir gün önce bir kadın bir erkek ve damat adayı köy halkını nişana şekerle okur, aynı gün oğlan evinin akraba ve komşusu kadınlar birer tabak un alarak oğlan evine giderler, orada dolma sararlar ve diğer işlere yardım ederler. Aynı gün kız tarafının kadınları da birer tabak un alarak kız evine giderler. Nişan günü erkenden oğlan evine mehter (davul, zurna) gelir. Nişana gidecek kadın ve kızlar en güzel kıyafetlerini giyerler. Akşama kadar oğlan evine toplanan halk, yemeklerini yedikten sonra topluca köy gezilip kız evine varılır. Nişana giden kadınlar giderken kızın giysileri ve çerezler götürülür. Bundan sonra gelin kız giydirilir. Kıza kadınların elleri öptürülür. Bahşiş ve hediyeler verilir buna töre denir. Damat nişan törenin de bulunmaz, erkekler arasında bahşiş ve hediyeler toplanır. Nişana gelenlere yemek ve çerez ikram edilir. Önce kızın sonra oğlanın yakınları olan kadınlar semah dönerler. Topluca oğlan evine gidilir, bundan sonra iki aile arasında ki ilişkiler daha da sıkılaşır.   

Düğün; Düğünün yapılacağı gün belirlenir bu belirlemeden 3–7 gün içerisinde danışık (yemek ) verilir. Konukların hangi evde ağırlanacağı düğün de görev alacak kişiler bu danışıkta (yemekte) tespit edilir. Düğünden bir gün önce nişanda olduğu gibi
 komşular düğüne çağrılır. Düğün günü sabahı oğlan evine mehter (davul, zurna) gelir. Öğleye kadar yakın komşu ve akrabalar mehter (davul, zurna)eşliğinde düğün evine getirilir. Öğleden sonra gelinin şalı kız evine götürülür, gidenler yemek yedikten sonra geri gelirler. Daha sonra topluca kız evine çeyiz asmaya gidilir, sonra hamama götürülür. Hamamdan sonra töre verme işi başlar. Damat başka bir arkadaşının evine götürülüp aksama kadar orda kalınır. Daha sonra yine arkadaşları aracılığı ile tekrar eve getirilir. Damadın kınası yakılmadan önce kız evine gidilerek kızın kınası yakılır, gelin kız ağlatılır. O gece sabaha kadar oğlan evinde eğlence yapılır. Ertesi sabah mehterler (davul, zurna ) kız evine giderek bir fasıl yaparlar, yemek yenildikten sonra geri gelirler. Damat yakın komşularını gezerek ellerini öper, daha sonra arkadaşlarıyla birlikte tekkeyi ziyaret eder orada tekkeye para kor o parayı çocuklar kapışır. Damat orada yalnız bırakılır diğerleri düğün evine dönerler. Bundan sonra düğün alayı gelin evine gelin almaya gidilir. Kız evinin kapıları kilitlenir. Bahşiş verilerek kapılar açılır. Giden kadınlar tarafından gelin süslenir. Gelin ağlatılır, Gelinin yakınlarıda gelinle birlikte ağlar.    
                                                                                                                          



Büyük evimin direğini yondular
Çıra değin yağmasını kaydılar
Annemin elinden beni aldılar


Davulcular geldi kaşa dizildi
Altın tasta teşmil kınam geldi
Benim yazım yad ellere yazıldı

Ne duru yon anam yad el gibi
Açılıp bahçede gonca gül gibi
Aha şimdi al giderler akan sel gibi

Bahçede gülüm var yavrum
Gül altında yolum var yavrum
Bir gecelik değil yavrum
Her gecelik yerim var yavrum 

 Bundan sonra gelin büyüklerin ellerini öper. Güle oynaya çala çağıra gelin alayı gider, oğlan evine varınca gelinin ayağında küp kırarlar. Gelinin kucağına bir oğlan çocuğu verirler, komşular dağılınca geline bir yatak serilerek gelinin dinlendirilmesi ve karnının doyurulması sağlanır. Bu arada tekkede yalnız bırakılan damat adayı babasının çok samimi arkadaşının oğlu tarafından getirilir. Akşamüzeri damat kendi evine götürülür. Bir imam nikâhı kıyılarak gerdeğe atılır.

Bayram Törenleri; Baharda özel bir bayram günü kutlanmaz.
Kurban Bayramı; Bir gün yemekli ve komşuları ziyaretle yapılır.
Ramazan Bayramı; Kurban bayramı gibi yemekler hazırlanır komşular ziyaret edilir, yemekten sonra kuranlar okunur.

Diğer Özel Günler;Mevlit toplantısı yoktur, adak sahibinin adağı yerine gelirse kurban kesilerek bazen çiğ olarak bazen de pişirilmiş olarak komşulara dağıtılır. Cenaze kaldırıldıktan sonra eve gelinerek kuran okunur baş sağlığı dilenir. Bir hafta sonra cuma akşamı cenazenin evinde mevlit okutulur. 40 gün sonra da bir mevlit daha okutulur. Koç katımı yapılmaz, yayla gidiş-dönüş töreni de yoktur. Asker gönderme âdeti pusulalar geldikten sonra terhis gününe kadar tüm askerleri komşuları davet eder onlara hoş vakit geçirtmeye çalışırlar.
Bazı baş ağrılarının okutulması, bazı tekkelere adaklar adayarak şifa beklenmesi gibi alışkanlıklar vardır. Köyün hudutları içinde herhangi bir tarihi yer yoktur. Mimari yapıda herhangi bir eser yoktur. Köyde eski el sanatları bulunmamakta olup yeni olacakta bir kaç hanede halıcılık yapılmaktadır. Yörede geliştirilmesi gereken el sanatı yoktur. 

Ebedi Değerler;


Arpa ektim biçemem
Yolun dardır geçemem
Yıldız kadar kız olsa
Yine de sen den geçemem

Bahçelerde üzümsün
Benim iki gözümsün
Sanma ki unutmuşum
Gece gündüz düşümsün

Üzümü bağlardan al
Yemeni yardan aldılar
İste ben gidiyorum
Haberimi dağlardan al 

 
Araştırmalar neticesinde yörede bilinen halk hikâyeleri yoktur.Köy hayatını ilgilendiren şiir yoktur.Köyümüz tahminen 20–25 hane civarlarında iken köyde su yokmuş bu köylüler su ihtiyacını develerle yeşil ırmaktan getirirlermiş. Günlerden bir gün Horasan pirlerinden bir derviş köye uğramış köy kadınlarından birinden su istemiş kadında şu cevabı vermiş develer suya gitti gelsin de vereyim demiş. Derviş helkelerini al peşime gel demiş şimdi halen mevcut olan hubyar kuyusunun yanına gelmişler derviş elindeki asayı yere vurarak yerden su çıkıyor, ondan sonra o kuyu ne dolar ne de biter olmuş.Köyümüzde adı bilinen veya bilinmeyen şair yoktur.Yörede kışın kavakların yapraklarının dökülmesi pelit ağaçlarının fıstıklarının olması da karın çok yağacağına davettir. Cemrenin düştüğü gün havalar eğer iyi ise baharın iyi gideceği düşünülür.Köyde küçük çocuklar dışarı çıkarken koynuna ekmek konur. Kırklı çocuğun bulunduğu eve çiğ et götürülmez iki kırklı kadınlar bir kırkı çıkana kadar gitmezler.Eşiğe oturmanın bir iftiraya uğrayacağı için oturulmasını iyi tutmazlar.Cuma geceleri dikiş nakış yapılmaz.Çocuk ilk doğduğu zamanlarda ve daha sonra bazı ailelerde hölükle bazı ailelerde bezle büyütülür.Bebeğin kırkı çıkarken sevilen bir kişiye kır sayma işlemi yaptırılır.Yürüme zamanında da yine sevilen bir kişiye duşağı kestirilir.Köyde davul, zurna ve kaval çalan kişiler bulunur.Eskiden beri kadınların kendi yaptıkları işlemeli önlük, işlemeli gömlek, püsküllü kuşak bağı, şalvar bağı, işlemeli fes bulunmakta ve gelin olan kızların baş çeyizi olarak bulunmaktadır.Eskiden kökboyama yapıldığı halde bu yıllar da yoktur.Yörede belli başlı mesire bulunmamaktadır.  

Tarihi Hatıralar: 93 harbine katılan yoktur.Birinci cihan harbine katılanlardan da sağ olan yoktur.İstiklal harbine katılıp da istiklal madalyası olan bir kişi tespit edilmiş, ama herhangi bir hatıra anlattırılamamıştır. (Ahmet ünver)Türkiye cumhuriyetinin kurucusu ulu önder kemal Atatürk’ü tanıyan yoktur.Ermeni zulmüne şehit olan yoktur.Kore savaşına katılan bir kişi tespit edilmiş olup oda köyde bulunmamaktadır.Kıbrıs barış harekâtına katılan üç kişi tespit edilmiştir.
— Ali Anaç
— Ali Berk
— Rıza Çağdaş
Bunlardan Ali Anaç kısaca şahit olduğu bir olayı söyle anlatmıştır.
— Birgen serdarlı yakınlarında devriye gezerken bir kişiyi yakaladık bu kışının kimlerden olduğunu sorduğumuz da bize Türk taraflısıyım bizim köyden sadece ben kurtuldum geriye kalan 50–60 kişi kadar insanları diri yaktılar ve hepsini su yukarıda ki tepeye gömdüler diye anlattı. Bizde o insanların hepsinin kuyulandığı yere gittik ve ne görelim bu insanlık dışı bir görüntüyle karşı karşıya kaldığını anlattı.                                                        
 
Kültürü: Köyde 1942 de ilkokul, 1979 da ortaokul eğitime başlamıştır. Bugün ilköğretim olarak faaliyetini sürdürmektedir. Belde de iki tane ilköğretim okulu vardır.
1. İlköğretim okulunun adı:Çaylı Şehit Süleyman Adeta İlköğretim Okuludur.
2. İlköğretim okulunun adı:Çaylı Aşağı Mahalle İlköğretim Okuludur. 

Beldenin okur-yazar oranı yüksektir. Yüksek tahsil yapan öğrenciler çoktur.1993’de ki öğrenci mevcutları 254 idi.



Kaynak:Yılmaz ANAS  (G.O.P. Üni. Öğretim Görevlisi) ve Yeşil Turhal kitabından Cihat Erdoğ 
Bazı bilgiler köy halkından: Ahmet Asav ,Rıza Baylan, Veli İnan, Cemal Yılmaz , Ali Apay , Ali Anaç ‘dan alınmıştır.